Son Mühür Tv’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtlayan ve hayırseverliğin topluma sirayet etmiş bir boyutu olduğunu vurgulayan Aydemir, toplum kalite yönetiminin, mükemmeliyete ulaşmayı hedefleyen bir yönetim modeli olduğunu ve sürekli olarak iç özeleştiri yapmayı içerdiğini belirtti.

Aydemir bu modelin, işletmelerin sadece kâr odaklı değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluklarını da göz önünde bulundurmalarını sağladığını ifade ederek “Bu mükemmeliyete giden bir yönetim idare sitemidir. Sürekli özeleştiri vardır içerisinde. İyi bir modeldir aslında. Bu model sosyal sorumlulukların giderilmesini ön görür. Bu bilim olarak da okutuluyor üniversitelerde” dedi.

Whatsapp Image 2024 04 16 At 10.27.27 (1)

Türkiye'de Lazer Projeksiyonlu 4 Yeni IMAX Salonu Açılıyor Türkiye'de Lazer Projeksiyonlu 4 Yeni IMAX Salonu Açılıyor

"Türkiye’de çok da alışılmadık bir kavramla ödüllendiriliyorsunuz"

Filantropist konusuna değinen Aydemir, bu kavramın dinimizde var olduğunu ve aslında hayırseverlik olarak adlandırıldığını ancak filantropist kavramının bu tanımın çok ötesine geçtiğini belirterek,” Bizde de vakıflar dernekler var mesela. Onların faaliyetlerin hepsi aslında filantropi. Uzak Doğu'nun Nobel Ödülü gibi bir şey var Gusi ödül. Bu ödül dağıtılıyormuş haberim yok. Bir şekilde haberi geldi bana. Fakat covid dönemindeydi. Muhteşem bir şekilde kutlanıyor bu ödül töreni. Ben covid zamanı gitmek istemedim. Fakat onlar buna karşılık bu ödül töreninin İstanbul’da yapılmasını takdir gördüler. Türkiye’de çok da alışılmadık bir kavramla ödüllendiriliyorsunuz” dedi.

Kültürel mirası canlandırmaya yönelik çabaları

Aydemir, 90’lı yılların 2000’lere uzanan döneminde gerçekleştirdikleri üzerinde durup, tarihi mirasın korunması ve yeniden değerlendirilmesi için attığı önemli adımları paylaşarak, “Osman Hamdi’nin Eskihisar’daki evi bakımsızdı. Kültür Bakanlığına rica ettim, restorasyonları gerçekleşti. Rahmetli Metin Erksan çok güzel bir açılış konuşması yaptı. Eskihisar’da bir kale vardı, yine müracaat ettik, orayı 1000 kişilik bir amfi tiyatroya dönüştürdük. Nutuk’un 25 sayfa ayırdığı Yahya Kaptan var. İngiliz kuvvetlerine karşı savaşan ve talihsiz bir şekilde öldürülen birisi. Atatürk benim heykelimi boş verin yapacaksanız Yahya Kemal’in heykelini yapın. Onu gerçekleştirmek de bana düştü. Mimar Sinan Üniversitesi öğretim görevlileri ile iş birliği yaptık ve tam öldürüldüğü yere heykelini diktik. Hünkar Çayırı, Fatih Sultan Mehmet’in öldüğü yer. Osmanlı İmparatorluğu'nun 700. yılı olması dolayısıyla 3.5 metre çapında altın bir para gibi bir tarafında Bellini portresi arka tarafında da Fatih Sultan Mehmet’in turasını diktik” dedi.

Whatsapp Image 2024 04 16 At 10.27.27 (2)

Çeşme’ye  olan katkılarından bahseden Aydemir,”Çok sayıda yayın yaptık bu arada. Sonra İzmir ve Çeşme dönemi başladı. 2006 senesinde ilk defa Osmanlı Rus holü yapalım dedik. Çünkü tarih yazmış. Çeşme'de Güney Deniz Saha Komutanlığı ve Çeşme Belediyesi arasında bir protokol yapılmasına çok yardımcı oldum. Çaka Bey’in anıtının yapılmasına vesile oldum ve çok mutluyum. İzmir’de fuar alanında kültür bakanlığına ait çeşmenin 3 efsane amirali diye bir sergi yaptım. Çok ciddi bir koleksiyonum var bu 3 amirale yönelik. Çaka Bey, Cezayirli Gazi Hasan Paşa, Mezamorta Hüseyin Paşa. Cidden üçü de çok başarılı insanlar” ifadesini kullandı.

Hırvat vatandaşlığı verildi

Homerik Troy ve Homerik Simirna isimli yayın çalışmaları olduğundan bahseden Aydemir, bu yayınların Tunç Soyer zamanında da Avrupa Parlamentosu'na dağıtıldığını belirtti. Aydemir, yaptığı kültür faaliyetlerinden dolayı Hırvatistan hükümeti tarafından, Hırvat vatandaşlığı verildiğini belirterek,“ Piri Reisin 5-6 sergisini açtık orada. 4 yayın çıkardım ben, hiçbir şekilde ticari bir amaç taşımadı. Bir tanesi Osmanlı Mirası, soyut ve somut bir şekilde gözlemlerimi toplamak istedim” dedi.

Hırvatistan neden dışarıda ?

Hırvatistan’ın bilinmediği için dışarıda kaldığını belirten Aydemir,” Bir açılış dolayısıyla Cumhurbaşkanımız geldi, Hırvatistan’da Osmanlı mirası kitabını büyükelçi vermiş. Benimle tanışmak istedi, değerlendirdik dedi. Bu TİKA her yere böyle çok kolay gitmez ama bu karardan sonra hemen getirmeye karar verdik dedi. Bu durum benim çok hoşuma gitti. Sonra baktık ki bağlantılar çok fazla. Antun Vrančić diye bir adam var. İstanbul’a Habsburg elçisi olarak gönderiliyor. Bir müze yapmışlar Hırvatistan’da Da Vinci gibi bir sürü şey yapmış. Mektupların peşine düştüm. Budapeşte’nin bir kütüphanenin içinde ellenmemiş duruyor. Mektuplar Latince ve şifreli çıktı. Şifre defterini bulup çözdük ve bu 3 sene sürdü. Sava Nehri ile Tuna Nehri'nin birleştiği bir alanda Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan’a bir köprü yaptırıyor. Bu köprüyü araştırmacılar her alanda çok değişik şekillerde işlemişler. Ben bu çalışmaları verir misiniz dedim. Bana verin size iki tane numune kitap basayım, onayladığınız takdirde bu masanın üstüne koyayım dedim. Hırvat asıllı Jacques Pervititc İstanbul’un haritalarını yapıyor ilk defa. Tek tek evleri işliyor ve yayınlıyor. İzmir’de bir öğretim üyesinden tesadüfen İzmir haritası çıktı. Bana haber verdiler. İzmir yangınına ışık tutabilecek belgeler olabilirdi, bunu basalım dedik ve şu anda basılıyor. Bu çok ses getirdi. İşlenmiş, numaralandırılmış, cinslerine göre çok detaylı haritalar bunlar. Çok uzmanlık isteyen bir şey. Antun Vrančić bir Hırvat, İzmir’e gelmiş zamanında konsolosluk yapmış. Hırvatistan milli marşının bestesini yapmış. Onun ismini bir sokağın ismine verelim dedik Tunç beye. Ona nasip olmadı ama bunu çok istiyoruz. İki aile var, Osmanlı zamanında ve çok dominant aileler. Harsburg imparatorluğu şemsiyesi altında Osmanlıya karşı direkt savaşan iki büyük aile. Frankopanlar ve Zrinsky aileleri. Hırvatistan’da onlara ait çok fazla yapı vardır. I. Leopold bu aileleri duyuyor ve Viyana’ya çağırıyor. İkisinin kellesi Viyana’da gidiyor. Ailenin geri kalanı Osmanlı'ya sığınıyor. Osmanlı onları kucaklıyor. Onu kitap haline getirdim” ifadelerini kullandı.

Whatsapp Image 2024 04 16 At 10.27.28

“Hiçbir yayınımı para ile satmıyorum”

Aydemir, “Siz bunları arayıp da mı buluyorsunuz yoksa onlar mı sizi buluyor?” sorusuna şu cevabı verdi: “Bu meraktan geliyor. İnsan merak edince öğrenmek istiyor, öğrenmek için de kaynağına gidiyor. Eşim de müzükolog ve bu işlerle uğraşıyorlar. Bir de emeklilik dönemi. Genelinde insanlar çalışma hayatında hazırlıklı değilse emekli olmaları ile birlikte şaşkınlık yaşıyorlar. Halbuki bizim devam ettirdiğimiz bu merak, boş kalmamak için. Tabi işletme sahibi olduğunuz zaman, direksiyonu bırakmak istemiyorsunuz. Ben zamanında bu işleri çocuklara bıraktığım için boş kalmamak adına başladım. Bu geride iz bırakabilecek, faydalı olacak şeyler uğruna yaptıklarımız. Ben hiçbir yayınımı para ile satmıyorum ve rastgele dağıtılmasını da istemiyorum. O işi anlayan bilen ve gelecek nesillere taşıyabilecek bilim adamları ilim adamları entelektüeller vasıtasıyla geriye bırakmak istiyorum.”
 

Türk-Rus dostluğunu pekiştirmek için adımlar atılıyor

Çeşme'de yarıda kalan projeleri olduğunu belirten Aydemir, bu projelerin hayata geçirilmesi için çalışmaların sürdüğünü ifade etti. Ayrıca, Rusya ile olan ilişkilerin güçlendirilmesi ve tarihi bağların yeniden canlandırılması gerektiğini dile getiren Aydemir, “Metin Ataç deniz kuvvetleri komutanıyken Rusya ziyareti sırasında bir takım ilişkiler kurmuş. Putin’in sağ kolu ve deniz konseyi başkanı Nikolay Orlov, kendisi Çeşme'ye gelen donanmanın amiralinin 16. kuşaktan torunuydu. Biz onu Çeşme'de ağırladık. Ruslar bizim komşumuz, 300 seneki olaylara takılı kalmak doğru değil. Bence takılı kalacaksak 100 sene evvel Rus yardımı ile nasıl bağımsızlığımızı kazandığımızı hatırlatmamız lazım Türk toplumuna. Ülkelerin arasındaki ilişkiler karşılıklı menfaate dayalı. Bizim de bir takım dostluk anıtı, parkı gibi şeylerle hayatiyet kazandırmamız lazım. Onunla uğraşıyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.

Aydemir'in konuşması, kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması adına önemli bir perspektif sunarken, kültürel çalışmalara verdiği destek geleceğe ışık tuttu.

Kaynak: Haber Merkezi